Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük transferlerinden biridir. Henüz 28 yaşında olmasına rağmen müthiş bir kariyere sahip olan Sneijder'i, bu paralara Türkiye'ye getirmek büyük bir başarıdır. Bu anlamda yönetimi tebrik etmek istiyorum. Büyük bir iş başardılar. Umarım saha içinde de istediğimiz verimi alabiliriz. Keza şöyle bir durum var. Inter'de kazandığı paradan daha azına evet diyen bir futbolcunun amacı futbol oynamaktır. Sneijder buraya yatmaya değil, oynamaya geldi. Oynadığı zamanda nasıl bir futbolcu olduğunu anlatmaya gerek yok. Tüm Galatasaraylılara hayırlı olsun. 14 numaralı formayı almakta bizim için artık farz oldu.
22 Ocak 2013 Salı
27 Aralık 2012 Perşembe
İlk Yarının Ardından | Takım Değerlendirmeleri
Sarı
kırmızılı ekip sezona en hazır giren takımların başında geliyordu. Sezon
başında Erzurum’da Fenerbahçe’yi mağlup ederek Süper Kupa’yı kazandılar.
Ardından lige de aynı şekilde hızlı bir giriş yaptılar. Hem oyun, hem de sonuç
anlamında ilk haftalarda başarılı bir grafik çizdiler. Fakat şampiyonlar ligi
maçlarının başlamasıyla birlikte ligde düşüş yaşamaya başladılar. Özellikle bu
maçların öncesinde oynadıkları lig maçlarında konsantrasyon sorunu
yaşadıklarını gördük. Bu nedenle iç sahada kazanılması gereken maçlarda
beklenmedik puan kayıpları yaşandı. Aynı zamanda oyunsal anlamda da sezon
başına göre çok fazla gerilediler. Buna rağmen özellikle ilk yarının sn 5
haftasında yine oyunsal anlamda olmasa da, sonuç anlamında iyi bir süreç geçirdiler
ve ligin ilk yarısını lider bitirdiler. Fakat geçen sezona oranla 4 puanlık bir
düşüşle ilk yarıyı tamamladılar. Bunu da şampiyonlar liginde oynamalarına
bağlıyorum. Bu arada şampiyonlar liginde de takımın önemli bir iş başardığını
düşünüyorum. Her ne kadar zayıf rakiplerle oynadıkları söylense de, uzun
yıllardır bu seviyede maç oynamayan ve çoğu futbolcunun da ilk kez bu deneyimi
yaşadığı göz önüne alınırsa gruptan çıkmak bana göre önemli bir başarı
sayılmalı.
BEŞİKTAŞ
Beşiktaş
sezon başında “FEDA” sloganıyla yola çıktı ve teknik direktörlüğe Samet
Aybaba’yı getirdi. Bu bağlamda takımda yüksek ücret alan kaliteli isimlerin
birçoğu ile yollar ayrıldı. Durum böyle olunca takımın kadro kalitesi
zayıfladı. Yapılan transferler de yıldız isimlerden çok, genç ve gelecek vaat
eden oyuncularla tecrübeli oyuncular oldu. Bu karışımı harmanlayan Samet hoca
ligin başlarında çok fazla sıkıntılarla boğuştu. Fakat sonrasında özellikle
Fernandes’in adeta takımı sahiplenmesiyle birlikte çıkışa geçtiler. Oynadıkları
tempolu ve coşkulu futbol ile taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazandılar.
Bu süreçte Holosko, Almeida, Olcay, Oğuzhan ve Necip’in de Fernandes’e destek
vermesiyle takım ilk yarıyı iyi bir konumda tamamlamayı başardı.
ANTALYASPOR
İlk yarının
bana göre en başarılı takımı kesinlikle Antalyaspor oldu. Geçen sezon son hafta
da Sivas’ın Samsun’u yenmesiyle ligde kalmayı başaran takımın, bu kadar kısa
sürede böylesine bir değişim yaşaması gerçekten alkışlanmalı. Bu başarının
mimarı ise kuşkusuz Mehmet Özdilek. Sezon başında geçen senelere oranla farklı
bir transfer politikası izlediler. Bu sefer yabancı isimlere yöneldiler. Isaac,
Aissati ve Diarra gibi kaliteli isimleri çok ucuz maliyetlere transfer ettiler.
Yine transferin son gününde Kayserispor’dan Ömer Şişmanoğlu’nu aldılar. Buna
rağmen lige iyi bir başlangıç yapmadılar. Bu süreçte savunmada sorunlar
yaşadılar. Fakat bunu çok kısa sürede çözdüler ve iyi bir takım olmayı
başardılar. Özellikle hücum hattında çok
tehlikeli bir takım haline geldiler. İlk yarıda takıma bu anlamda Isaac,
Aissati, Diarra, Ömer ve Tita büyük katkı sağladı.
FENERBAHÇE
Fenerbahçe
için ligin ilk yarısının başarılı geçtiğini söylemek zor. Hem oynanan futbol,
hem de alınan sonuçlar taraftarları memnun etmiyor. İlk yarı boyunca “Fenerbahçe
muhteşem” oynadı dediğimiz maç sayısı yok denecek kadar azdı. Takımda yapılan
transferlerin tam olarak katkı verdiğini söylemekte zor. Özellikle Krasic’ten
hiç verim alınamadı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen ligde liderin 6 puan
gerisinde olsalar da, hiç bir şeyi kaybetmiş değiller. Ayrıca Avrupa’da grup
maçlarında çok başarılı bir grafik sergilediler ve o kulvarda da en azından
sonuç anlamında iyi gittiklerini söyleyebiliriz. Yani büyük çerçeveden
bakıldığı zaman devre arasında yapılacak birkaç takviyeyle takım ikinci yarıda
toparlanabilir. Tabi öncelikle Aykut Kocaman sorununun halledilmesi gerek.
ESKİŞEHİRSPOR
Eskişehirspor
sezona Avrupa ligiyle başladı. İlk turu geçtikten sonra Marsilya karşısında da
en azından ezilmeden oynayan bir takım izledik. Sonucunda elenmelerine rağmen
iyi bir tecrübe kazandılar. Lig’de ise sezonun başlarında alınan başarısız
sonuçların arkasından taraftar Ersun Yanal’ın istifasını istedik. Fakat yönetim
hocanın arkasında durarak çok doğru bir iş yaptı. Nitekim sonrasında çıkışa
geçen ve özellikle kendi sahasında ligin en iyi futbol oynayan takımlarından
biri haline geldiler. Özellikle hücum hattında Erkan, Kamara ve Necati
arkalarında Alper ve Tello gibi kaliteli orta saha oyuncuları ile çok keyif
veren bir takım oldular. Deplasmanlarda istedikleri futbolu sergilemekte
zorlanmasalar belki de şu anda bulundukları konumun çok daha üzerinde
olabilirlerdi. Buna rağmen başarılı bir ilk yarı geçirdiklerini söyleyebiliriz.
BURSASPOR
Bursaspor
ilk yarıda bir türlü istikrarı yakalayamadı. Kadro kalitesi ve çoğu maçta
sergiledikleri iyi oyunun karşılığında maç kazanmakta zorlandılar. Özellikle
skor avantajını yakaladıktan sonra, onu koruma anlamında sıkıntı yaşadılar. Bu
bir kez değil, çoğu sefer yaşandı. Hatta 1 farklı bile değil 2 farklı öne
geçmelerine rağmen kazanamadıkları maçlar fazlaydı. Bu nedenle sonuç başarılı
bir ilk yarı geçirdiklerini söyleyemiyorum. Ama oyunsal anlamda zaman zaman çok
iyi performanslar sergilediler. Özellikle yeni transfer Belluschi ve takımın
lideri Batalla ilk yarıda sivrilen oyuncular oldular. Yine ilk yarının
sonlarına doğru daha çok süre almaya başlayan Ferhat Kiraz’ın da performansı
umut vericiydi. Geçen sezon takıma büyük katkı sağlayan Pinto’dan ise istenilen
verim alınamadı. Bursaspor ikinci yarıda oyunun savunma yönünü biraz daha
geliştirebilirse, ilk 4 sırayı epey zorlayacaktır.
TRABZONSPOR
Trabzonspor’da
ilk yarıda beklentileri karşılayamayan takımlardan oldu. İlk yarının hemen her
maçında vasat performanslar sergilediler. Aslında geçen sezona göre savunmada
daha sağlam bir görüntü verseler de, bu kez hücumda çok sıkıntı yaşadılar.
Kuşkusuz Burak Yılmaz’ın boşluğunu doldurmak zor. Fakat kadroda ki golcülerin
de kalitesi, bu performansın çok daha fazlasını verebilecek seviyede. Buna
rağmen istenilen performansı sergileyemediler. Şenol Güneş’in ikinci yarıda bu
takımı başarıya ulaştırması için, mutlaka golcülerden çok daha fazla verim
alması gerekecek. Hatta belki de yeni bir transfere daha ihtiyaç olabilir. Aksi
takdirde ilk yarıda ki performansla ligi istedikleri noktada tamamlamaları
zorlaşacaktır.
Can Tekin Pergola
Can Tekin Pergola
KARABÜKSPOR
Karabükspor’un
ilk yarı performansını değerlendirirken Skibbe dönemi ve Mesut Bakkal dönemi
olarak ikiye ayırmak gerekir. Zira Skibbe döneminde hem oyun, hem de sonuç
anlamında başarısız bir süreç geçirdiler. Fakat Mesut hoca takımın başına
geçtikten sonra bambaşka bir Karabükspor izlemeye başladık. Özellikle hücumda
çok etkili bir takım haline geldiler. Bu sayede çok önemli puanlar topladılar.
Özellikle deplasmanlarda önemli galibiyetler aldılar. Bu anlamda ilk yarıyı çok
başarılı geçirdiklerini söylemek gerek. Fakat savunmada ve orta sahada
sıkıntıları da görmezden gelemeyiz. Belki son haftalarda hücumda ki oyuncuların
formu sayesinde kolay maç kazandılar ancak kinci yarıda savunma ve orta sahaya
da çok fazla ihtiyaçları olacak. Bu nedenle o bölgelere transfer yapmaları
şart.
KASIMPAŞA
Kasımpaşa
sezona oldukça iyi bir başlangıç yaptı. Metin Diyadin yönetiminde iyi futbol
oynayan ve başarılı sonuçlar alan bir takımdı. Fakat her şey yolunda giderken
yapılan teknik direktörlük değişikliği takımın kimyasını bozdu. Adeta çok
farklı bir takım izlemeye başladık. Shota ile başarılı bir süreç geçirdiklerini
söyleyemeyiz. Özellikle oyunsal anlamda sezon başına oranla çok daha vasat bir
takım izledik. Shota’nın kafasında ki oyun sisteminin de bunda çok etkili
olduğunu düşünüyorum. İkinci yarı bu oyunla sezon başında konulan hedeflere
ulaşılması çok zor görünüyor. Bu nedenle Shota ya kendi oyun sistemine uygun
oyuncular almalı, yâda mevcut kadroya en uygun olan oyun sistemine tekrardan
dönüş yapmalı.
SİVASSPOR
Rıza
Çalımbay’ın ekibi geçen sezon oynadığı pozitif futbolu bu sezon ilk yarıda çok
fazla sergileyemedi. Bunun en büyük sebebi ise sakatlıklar ve hücum hattında ki
oyuncuların geç form tutmasıydı. Ayrıca Grosicki’nin kişisel sorunlar yaşaması
nedeniyle takıma katkı sağlayamamasını bile sayabiliriz. Durum böyle olunca
zaten geçen sezondan beri süregelen savunma problemleri bu sezonda devam edince
istedikleri puanları toplamakta zorlandılar. Fakat kadro kalitesine bakıldığı
zaman özellikle orta sahanın ortasına yapılacak olan kaliteli transferlerle
ikinci yarıda daha iyi bir Sivasspor izleyebileceğimizi düşünüyorum.
GENÇLERBİRLİĞİ
Gençlerbirliği
kesinlikle geçen sezondan çok uzak bir görüntüde. Özellikle Yasin ve Soner’in
gidişinin ardından bu oyuncuların yerlerini dolduramadıklarını görüyoruz.
Yapılan transferler aslında ümit vaat eden isimlerdi. Fakat ilk yarı boyunca
istikrarlı bir şekilde katkı sağlayamadı bu isimler. Bunların arasında sadece
sol bek Tosic’i ayırabiliriz. Zira ligin en iyi sol bekleri arasında yer
aldığını söyleyebilirim. Bunun dışında takımda genel anlamda istikrar problemi
olduğunu düşünüyorum. Fuat Çapa ve ekibi bu sorunu çözebilirse ikinci yarıda
daha iyi bir Gençlerbirliği izleyebiliriz.
İSTANBUL BB
İstanbul
BB’nin Abdullah Avcı sonrasında bir türlü eski görüntüsüne ulaşamadığını
söylüyoruz. Sezon başında takımın başına getirilen Carvalhal yönetiminde de bu
görüntüden uzak bir performans sergilediler. Daha sonrasında Bülent Korkmaz ile
biraz kıpırdandır gibi oldular. Özellikle ilk yarının son iki haftasında
kazanılan 6 puan takımın ikinci yarıya daha umutlu bakmasını sağlayacaktır.
Kuşkusuz devre arasında yeni isimlerde takıma katılacaktır. Fakat ondan da önemlisi
bana göre takım içinde ki Holmen ve Doka gibi iki önemli isimin performansını
yukarıya çıkarması takımın başarısına doğrudan etki edecektir. O nedenle Bülent
hoca bu iki oyuncuyu tekrardan bildiğimiz seviyeye getirmesi için çaba sarf
etmesi gerekecek.
GAZİANTEPSPOR
Hikmet
Karaman ile geçen sezonun son bölümünde müthiş çıkış yakalayan takım bu sezona
iyi başlayamadı. Hiç kuşkusuz takımın önemli isimlerinin ayrılması özellikle
savunma oyuncularının neredeyse tamamının gidişi takımın ilk yarıda ki performansında
etkili oldu. Adeta sıfırdan kurulan bir savunma hattını oturtmakta çok
zorlandılar. Ayrıca sezon başından bu yana süregelen maddi problemler de bu
sürecin iyi geçmemesinde etkili oldu. İkinci yarı için takımı çok zorlu bir
süreç beklediğini belirtmek gerekir. Eğer nokta transferler yapılmazsa ve
takımda ki maddi sıkıntılar giderilmezse Hikmet Karaman’ın ekibi için lig
tahmin edildiğinden de sancılı geçebilir.
ORDUSPOR
Sezon başı
takım değerlendirmeleri yazımda Orduspor’un sıkıntılı bir sezon
yaşayabileceğini belirtmiştim. Fakat lige çok iyi bir başlangıç yaptılar. Açıkçası
bu kadar iyi bir başlangıç yapacaklarını beklemiyordum. Fakat bu çıkışın
ardından özellikle Galatasaray galibiyeti sonrasında keskin bir düşüş
yaşadılar. Bu düşüş yaşanırken kadro derinliğinin kısıtlı olması nedeniyle
Cuper’in de çok fazla bir etkisi olmadı. Nitekim ilk yarıyı benim
beklentilerime göre normal, ama sezon başı başlangıcına göre başarısız
tamamladıklarını söyleyebiliriz. İkinci yarıda bu takımın yukarılara oynaması
için mutlaka transfere ihtiyacı var. Cuper kuşkusuz bunun farkındadır ve
gerekli transferleri yapacaktır. Aksi halde ikinci yarı onlar adına da zorlu
geçebilir.
KAYSERİSPOR
Kayserispor’da
bir türlü bekleneni veremeyen Shota bu sezonda bir türlü başarıyı yakalayamadı.
Neticesinde Shota ile yollar ayrıldı ve takımın başına Prosinecki getirildi. Bu
ismi ilk duyduğum zaman çoğu kesim gibi bende önyargılı davranarak bunun hatalı
bir seçim olduğunu düşündüm. Fakat Prosinecki takımı tanımaya başlayınca çok
doğru işler yapmaya başladı. Bunu da kısa bir süre içerisinde gerçekleştirdi.
Bir anda pozitif futbol oynamak isteyen ve kazanmaya odaklanan bir Kayserispor
izlemeye başladık. Bu süreçte takımın en büyük sorunu ise zorlu bir fikstüre
denk gelmeleriydi. Yine de bu süreci en azından oyunsal anlamda başarılı
geçirdiklerini söyleyebilirim. İkinci yarıda daha iyi ve yukarılara tırmanan
bir Kayserispor izleyeceğimize inanıyorum. Tabi savunmada ki problemleri de en
aza indirmeleri şartıyla.
ELAZIĞSPOR
Bülent
Uygun yönetiminde sezona başlayan gakgoşlar bir türlü başarılı sonuçlar
alamadı. Bu süreçte zaman zaman iyi sinyaller verdikleri maçlar oldu ancak bir
türlü maç kazanmayı başaramadılar. Neticesinde Bülent Uygun görevden ayrıldı ve
yerine Yılmaz Vural getirildi. Yılmaz hoca takımın başına geçtikten sonra gözle
görülür bir değişim yaşandı. Takım hem oyun, hem de sonuç anlamında iyi bir
grafik çizdi ve peş peşe puanları topladı. Fakat ilk yarının son dönemlerinde
takımın kilit isimlerinin sakatlığı nedeniyle zorlandılar. Bu yüzden özellikle
oyunsal anlamda Yılmaz hocanın geldiği ilk döneme göre gerileme yaşadılar.
Devre arası onlar adına iyi gelecektir. Yapacakları 3-4 kaliteli ve ligi tanıyan
transferlerle ikinci yarı yine ligden düşmeme mücadelesi içerisinde
olacaklardır.
MERSİN İDMANYURDU
Mersin
İdmanyurdu için ilk yarı çok zorlu geçti. Geçen sezonun kadrosunun bozulması ve
sıfırdan yeni bir kadro kurulması Nurullah Sağlam’ı da sıkıntıya soktu. Bu
kadronun hem kalite anlamında, hem de derinlik anlamında kısıtlı olması
istenilen sonuçların alınmasını engelledi. Buna rağmen sezon içinde zaman zaman
iyi oynadıkları maçlar oldu. Fakat bu kadronun bunu genele yaymakta sıkıntı
yaşadığını gördük. Nitekim sonucunda Nurullah Sağlam istifa etti. Takımın
başına ise Giray Bulak getirildi. Fakat bu değişikliğin tek başına takımı
kurtarmasını beklemek büyük hayal olur. Zira asıl sorun kadro kalitesinde. Eğer
kaliteli transferler yapılmazsa Giray hocanın da başarılı olması çok zor. Ama
sezon başında ki gibi 10 adam gönderip, yeni 10 oyuncu almakla da sorun
çözülemez. Bu dengeyi iyi gözetmek gerekir. Yani seresinden bakılırsa bakılsın
ikinci yarı Mersin için yine çok sıkıntılı geçecek gibi görünüyor.
AKHİSAR BELEDİYE
Sezon
başından bu yana sürekli söylediğim gibi Akhisar için bu sezon çok büyük bir
tecrübe olacaktır. Zira bunun dışında takımın ligde kalıcı olabilme ihtimali
çok zayıf. Kadro kalitesi yetersiz düzeyde. Yönetim ve teknik direktör Hamza
hoca da bunun farkında. Fakat onlar durumun böyle olmasını tercih etti. Kulübü
borca sokmama adına büyük maliyetli transferler yapmadılar. Bence doğru olanı
yaptılar. Bu nedenle takımın performansını eleştirmek ve bir şeyler beklemek
anlamsız olur. Akhisar taraftarları ligin keyfini çıkarmalı ve takımına sonuna
kadar destek vermeli.
21 Kasım 2012 Çarşamba
Avrupa Fatihi | G.SARAY: 1 - MAN. UTD: 0
Man. Unıted’ın
yedek kadroyla gelmesi çok tartışıldı. Kimileri bunu avantaj, kimileri ise
dezavantaj olarak gördü. Benim fikrim ise rakibin hangi kadroya geleceği değil,
bizim ne yapacağımızın önemli olduğu yönündeydi. Takım dün maç boyunca çok iyi
mücadele sergiledi. Hırs, istek, coşku hepsi bir aradaydı.
İlk yarıda
kontrollü bir oyun oynadık. Rakibinde genç ve etkili hücum hattının olması,
takımda biraz endişe yarattı. Bu nedenle çok fazla hücuma çıkamadık ve üretken
olamadık. Aynı zamanda da savunmada da rakibe neredeyse hiç pozisyon vermeden
tamamladık ilk yarıyı. İkinci yarıda ise Cluj maçından gelen haberinde
etkisiyle, daha fazla hücum yapan ve kazanmak için saldıran bir takım izledik.
Nitekim bu istek ve arayış çok uzun sürmedi. Selçuk’un kornerden yolladığı iyi
ortaya kafasını uzatan Burak Yılmaz’ın golüyle öne geçmeyi başardık. Sonrasında
yine ataklara devam ettik. Hamit’in direkleri sarsan bir topu oldu. Onun
dışında da etkili hücumlar geliştirdik. Bu arada rakibe de pozisyon şansı bile
vermedik. İkinci yarı oyunun genel anlamda hakimi olmayı başardık ve
oynadığımız oyunla da galibiyeti fazlasıyla hak ettik.
Takım genel
anlamda çok iyiydi ama yine öne çıkan isimler oldu. Geriden başlayacak olursak;
Semih kısa bir aradan sonra tekrar aldığı formanın hakkını verdi. Soğukkanlı
duruşuyla çok önemli hamleler yaptı. Sol tarafta ise Riera müthiş oynadı. Benim
onunla ilgili düşüncelerim pek olumlu değildi. Fakat İspanyol oyuncu beni
yanılttı. Bu yaşta kendini geliştirmesi ve hırslı mücadele ederek elinden
geleni yapmaya çalışması ayakta alkışlanması gereken bir durum. Onu orada
oynatmakta ısrarcı olan Fatih hocayı da tebrik etmek gerek.
Orta sahada
ise Hamit, Melo ve Amrabat sergiledikleri performansla göz doldurdu. Hamit için
zaten bir şeyler söylemeye gerek yok sanırım. Kalitesini ve tecrübesini bütün
CL maçlarında gösterdi. Bu maçta da yine etkili oyunuyla UEFA tarafından bir
kez daha maçın adamı seçildi. Böylece iki ManU maçının da adamı olmayı başardı.
Yine Amrabat’ta çok iyi bir oyun çıkardı. Özellikle ilk yarıda kontrollü
oynayan takımın, hücumda ki başrol oyuncusuydu. Rafael karşısında adeta şov
yaptı. Geriye dönüşlerde de oldukça başarılıydı.
Ayrı bir
parantezde değerlendirilmesi gereken isim olan Melo ise adeta geri dönüş yaptı.
Sezon başından bu yana bir türlü hazır bir görüntü vermeyen Brezilya’lı,
kendisine verilen belki de son şansı çok iyi kullandı. İyi oynayan Yekta’yı
sırf kendisi için yedeğe çeken Fatih hocayı da rahatlattı. Aksi halde Yekta’yı
oynatmadığı için eleştiriler hep Fatih hocaya gelecekti. Ama Melo gösterdiği
müthiş performansla hocasının güvenini boşa çıkarmadı.
Son olarak
5 maçta 5 gol atan Burak Yılmaz’ı da tebrik ediyorum. Şampiyonlar liginde
attığımız gollerin hepsinde onun imzası var. Bu çok büyük bir başarı. Çoğu
zaman acımasızca eleştirilmesine rağmen, işini yapmaya devam ediyor olması çok
güzel. Umarım devamı da gelir ve tarihe ismini altın harflerle yazdırır.
13 Ekim 2012 Cumartesi
Avcı Sınıfta Kaldı | Türkiye: 0 - Romanya: 1
Belki çok
keskin bir yazı olacak ama belki de ilk kez bu kadar keskin düşüncelere
sahibim. Abdullah Avcı Milli takımın başına geldiği ilk günden bu yana sürekli
desteklediğim ve inandığım bir isimdi. Fakat resmi maçların başlamasıyla
birlikte önce Selçuk’u oynatmamasını eleştirmiştik. Fakat oynayan oyuncuların
sergilediği performansı görünce Selçuk’u yedek bırakmasını anlayışla
karşıladık. Onun dışında geride kalan iki maçta oyun anlamında iyi bir takım
izlediğimizi söyleyebilirim. Fakat bu maçta ki görüntü ve hocanın tercihleri
inanılır gibi değildi.
Maça
başladığımız kadroyu kesinlikle eleştirmiyorum. Hocanın tercihidir ve bence de
mantıklı bir kadroydu. Fakat maçın ilerleyen bölümlerinde yapılan daha doğrusu
yapılmayan değişiklikler bence maçın kaderini belirledi. Rakibin stratejisi
belli. Maç boyunca katı bir savunma anlayışıyla mücadele etmek ve kontra ataklarla
gol aramaktı. Böyle bir rakibe karşı tempolu oynamak ve teknik kapasitesi
yüksek oyuncularla oynamak gerekir. İlk yarı boyunca sahada ki kadronun bunu
beceremediğini gördük.
Fakat hoca
sanırım bunu görmedi. Zira yapılan değişiklikler akıl alır gibi değildi. Hamit’in
çıkması son derece doğru bir karardı. Yerine Mevlüt’ün girmesi de doğruydu. Ama
bu değişiklik çok geç yapıldı. Zaten 1-0 mağlup durumdasın, Hamit felaket
derece kötü oynuyor. Böyle bir ortamda onunla ikinci yarıya başlamak çok
anlamsızdı. Hoca sanırım 15 dakika da Hamit’in büyük bir değişime gideceğini ve
goller atacağını düşündü!
Sercan’ın
oyundan alınması ise bence yanlıştı. Belik çok etkili olamadı ama bu gibi
savunmaları açmak için Sercan tipi oyuncuları sürekli sahada tutmak lazım. O
nedenle oyuna Emre’yi alırken Mehmet Topal’ı çıkarmak lazımdı. Bu tip savunma
ağırlıklı oynayan ve kontra ataklara 2 en fazla 3 oyuncuyla çıkan bir takım
karşısında, hele mağlup durumdaysan Mehmet Topal gibi bir oyuncuyu 90 dakika
sahada tutmak çok anlamsız. Ayrıca Emre’yi hayatı boyunca hiç oynamadığı sağ
kanata yerleştirmekte büyük hataydı. Oldum olası ters ayaklı adamların ters
kanatta oynatılmasına karşıyım. Belli başlı futbolcular oynayabiliyor bunu
sadece. Messi, Ronaldo, Robben gibi…
Son
değişiklik ise maçın bitimine 10 dakika kala yapıldı. Nuri’yi oyuna almakta da
çok geç kaldı. Hoca yine Topal yerine Emre Belezoğlu gibi teknik kapasitesi
yüksek ve takımı ileriye taşıyabilecek bir oyuncuyu çıkararak kritik bir hata
daha yaptı. Abdullah hoca belki oyun sistemine sadık kalmak istedi ama ortada
zaten bir sistem yoktu. Ayrıca bir sistemin olsa dahi, maç içerisinde bir
teknik direktör inisiyatif almalı, farklı arayışlara girmeli.
“Ya kardeşim hep hocayı eleştiriyorsun, peki
futbolcuların hiç payı yok mu bu mağlubiyette” dediğinizi duyar gibiyim.
Elbette var. Mesela Semih ve Volkan gibi. Semih maç boyunca Schalke’de yedek
oturan Marica’ya çok güzel ev sahipliği yaptı. Maç boyunca bütün uzun topları
Marica’ya ikram etti. Gol pozisyonunda da adamını kaçırarak çok kritik bir hata
yaptı. Yine akabinde Volkan’da anlamsız bir şekilde çıkarak rakibe resmen golü
hediye etti. Bunun dışında futbolcuların beklentilerin altında kaldığı bir gerçek.
Fakat çoğunun asla çabalamadığını söyleyemem. Ellerinden gelen mücadeleyi
sergilemeye çalıştılar ancak üretken olamadılar.
A.Avcı’nın
grup birinciliği hedefi vardı. Biz ikinci olsak ta yeter diyorduk. Fakat onu da
beceremeyeceğiz gibi görünüyor. Aslında rakibimiz olamayacak takımları
kendimize rakip yapmamız grupta işleri bir hayli zora soktu. Açıkçası bu maçta
ki görüntü ve hocanın performansı bende “umut” denen kavramı bitirdi. Umarım
yanılırım ve 2014’te Brezilya’da oluruz.
8 Ekim 2012 Pazartesi
Kazanan Maviler | ADS: 4 - ADANASPOR: 2
Memleketin
derbisi yine heyecanlı geçti. Adına, şanına yakışır bir şekilde muhteşem bir
maç oldu. Tabi sonuç benim gibi turuncu taraftarları üzdü. Maç öncesi herkes
doğal olarak, daha kaliteli kadroya sahip olan Adanaspor’u favori gösterdi.
Fakat maç öncesinde yazdığım gibi bu maçlarda favori olmaz. Nitekim öyle oldu.
Aslında
maça iyi başlayan taraf Adanaspor’du. İlk 10 dakika üstün oynadı. Hatta Talha
ile bir top direkten döndü. Demirspor kontra ataklarla gelme düşüncesindeydi.
Erçağ ile hızlı çıktıkları ilk hücumda da golü buldular. Erçağ çok güzel vurdu ama
bizim kaleci Zülküf’ün de hatası vardı. Ardından bizimkiler yine baskılı oynasa
da, kontra ataklarla fark bir anda 3 oldu. Bir taraf tamamen şahlanırken, diğer
taraf ise adeta yıkıldı. İlk yarı bitmeden bir gol bulabilirmiyiz derken, yine
bir kontradan golü yedik. Gökhan’ın attığı bu gol bariz ofsayttı ama hakemler
gör(e)medi. İlk yarı böylece 4-0 bitti.
İkinci yarı
yine baskılı başladık. Nitekim Talha ile 51. dakikada golü bulduk. Bu gol en
azından takımın maçı bırakmasını engelledi. Ardından ikinci golünde gelmesi
umutları daha da arttırdı. Demirspor tarafında ise endişe oluştu. Fakat ikinci
golden sonra bir türlü doğru düzgün hücum yapamadı bizim takım. Demirspor’un da
tamamen savunmaya çekilmesi pozisyon bulmamızı zorlaştırdı. Özellikle son 20
dakika Demirspor’un bir iki kontra atağı dışında ortada geçti. Sonucunda mavi
taraf maçı 4-2 kazandı.
Her şeyiyle
harika bir derbi oldu. Atmosfer muhteşemdi. İki takım taraftarları da
kendilerine ayrılan tribünleri tıklım tıklım doldurmuştu. Çok fazla küfürlü
tezahüratta olmadı. Bizimkiler mavilerin 3’te 1’i kadar olsa da maçın genelinde
sesleri daha çok çıktı. Taraftarıyla övünen ADS’liler karşısında en azından
tribünde bence kazanan taraf oldular.
Son olarak
hakem Yunus Yıldırım’a da değinmek istiyorum. TFF maçın önemini bildiği için
FİFA kokartlı Yunus hocayı görevlendirdi. Fakat ben hocanın ve yardımcılarının
yönetimini hiç beğenmedim. Özellikle Adanaspor lehine vermesi gereken
kararların hiç birini vermedi. Demirspor’un attığı 4. gol bariz ofsayttı. Bu gole
ofsayt çalmayan hakem, Mbilla’nın ilk yarıda attığı gole ofsayt çaldı. Eğer
Gökhan’ın attığı gol ofsayt değilse, bizim kara çocuğun attığı gol ofsaydın “o”su
bile değil. Ayrıca kritik anlarda çalmadığı bir çok faul vardı. Genel olarak
yönetimi hiç beğenmedim.
Fotoğraflar:
Ultras/Movement - 1940 Adanademirspor
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)