5 Mart 2010 Cuma

Klasik Futbol Blog {Kaan Kavuşan} Röportajı

Blog yazarı arkadaşlarımızla yaptığım röportajlarda sırada ki konuğum Klasik Futbol blog yazarı sevgili Kaan Kavuşan. Kaan Kavuşan ile keyif aldığım bir röportaj gerçekleştirdim. Umarım hoşunuza gider. Bu arada Kaan Kavuşan'a verdiği samimi cevaplar için teşekkürler...


1- Kaan Kavuşan kimdir, bize kendinden biraz bahseder misin?
6–7 yaşından beri futbolu deliler gibi takip eden, ilk olarak hayal meyal hatırladığı İtalya 90 ile küresel futbolun içine giren, Turan Sofuoğlu’nun attığı 100. golü net hatırlayan, babasının anlattığı futbol hikayeleriyle büyüyen bir 80’ler kuşağı insanıyım. 6–7 yaşımdan beri Avrupa’nın büyük liglerinin defterini tutarım meselâ. Hepsinin ilk 11’lerini yazarım, sezon sezon. Ancak şu an elimde 5–6 tanesi kaldı, birçoğunu kaybettim bir şekilde. Buna karşın Radyo Televizyon Yayımcılığı’ndan mezunu olmuş biriyim. Futbol dışında bolca film izlemek ve kitap okumak da sevdiğim şeyler. Beni entelektüel olarak geliştirecek her türlü bilgi ve uğraşa açığım.

2- Blog açmaya nasıl karar verdin?
Zaten dört senedir Hürkont şirketi bünyesindeki çeşitli dergilere iddia tahminleri yazıyordum. Gazeteciliği kendime yatkın bulmuşumdur hep. Bu yüzden de medya sektörüne girdim. TV’de çalıştım. Fakat iddia tahminleri beni tam tatmin etmiyordu. Bu sırada askere gitmem gerekti. Orada bilgisayarım ve internetim vardı ve gece vardiyasındaydım. Bu yüzden önceleri zaman geçsin diye yazmaya başladım. Geleli 20 gün falan oluyor. Dönünce biraz daha yoğunlaşarak devam ettim. Klasik temalı olması ise tamamen modern futbola olan tepkim ve eski zamanda oynanan güzel futbolu yâd etmek içindi.

3- Blogu açarken acaba okunur mu, diye tereddütlerin oldu mu?
Blogu açarken böyle tereddütlerim olmadı. Bana güzel vakit geçirtiyordu ve yazmaktan zevk alıyordum. Benim için bilgileri depolayacağım bir yerdi. İyi yazarsam okuyucusunu zaten bulur diye düşündüm. Okunmaz mı acaba diye tereddüdüm olmadı hiç ama zaman zaman az kişiye ulaşmasından dolayı da üzüldüm.

4- Hem Klasik Futbol, hem de 11 numara bloglarında yazıyorsun. İki blogu idare etmek zor olmuyor mu?
İki blog idare etmek gerçekten zor. Şu an Klasik Futbol’a yoğunlaşmış vaziyetteyim. 11 Numara’yı çok ihmal ettim. En son gönderim baya eskidir meselâ. 11 numara benim için tepki, sevinç vs. yani hisleri ifade etme yeri. Güncel olaylara oradan değinmeye çalışıyorum zaman zaman ama bu son zamanlarda oraya pek vakit ayıramadığım gerçeğini değiştirmiyor. Hatta Cuma günleri de Barbarossa blog’da yazıyorum. 3 blog yani…

5- Blog (Klasik Futbol) şu anda hedeflediğin noktada mı?
Başlangıçta hedeflediğim noktada evet, ama daha sonra hedeflerimi büyüttüm. Şu an hedeflediğim noktada değil yani. Bu blogda güzel şeyler paylaşıyoruz, daha fazla kişiye ulaşmak gerek ama bunun için biraz pazarlamak lâzım galiba. Blog Dünyası da bir endüstri haline gelmiş. Seçenek çok fazla. İnsanlar samanlığın içinden cımbızla çekmek zorunda iyi blogları. Yine de son dönemlerde takipçilerim ve katılım arttı. İyi yolda ilerliyoruz.

6- Geçmiş yıllarda oynanan futbola olan ilgin nasıl başladı?
Babamın benim futbola olan ilgimi görmesiyle başladı. O da zamanında çok takip etmiş ve hâlâ da ediyor ama pek bir melânkolik bu konuda. Özellikle bir maç izlerken beni hep geçmişe götürür. “Şöyle bir oyuncu vardı, topa şöyle vururdu, şöyle çalım atardı, bunlar da oyuncu mu, sen Puskas’ı bir görseydin” falan diye anlatır. Arkadaşlarıyla bir araya geldiğinde de “Fener’li Şeref Has ne adamdı”, “Sabri Dino İtalya’da neler yapmıştı öyle” diye konuşurlardı aralarında. Ben uzaktan dinlerdim. Bu anılardaki kahramanları merak etmem sayesinde başladı bu ilgi ve bunun bir genel kültür meselesi olduğunu düşündüm biraz daha aklım erince. Bu yüzden de ilgim bir hayli arttı geçmişin futboluna ve bugün babamın pek de haksız olmadığını görüyorum ESPN sağ olsun.

7- Avrupa da geçmiş yıllarda oynanan futbolla, günümüzde oynanan futbol arasında bir fark olduğunu düşünüyor musun?
Fark var elbette. Günümüzde kondisyona dayalı oyun oynanıyor. Oyuncuların pozisyon bilgisi de daha üstün günümüzde. Fiziki mücadeleler hat safhada. Buna karşın geçmiş yıllarda oynanan futbol daha keyif vericiydi. Bozmaya oynayan takım sayısı azdı. En fazla kale içine doluşurlardı. Şimdi ise 11 tane ciğeri şişkin adam bulup, sahanın yerine koşuyor, top oynatmıyorlar. Kendileri de oynamıyor, karşısındakine de oynatmıyor. Böyle takımlar bugünlerde sayı olarak çok fazla ve çok da fazla prim yapıyorlar. Barcelona hariç kendi topunu oynamaya çalışan kaç takım var? Milyonlarla oynayan, sayısız yıldızı kadrosuna katan Chelsea bile rakibine göre oynuyor. Van Basten-Gullit-Rijkaard’lı Milan yok artık, Babangida-Bergkamp-Kluivert-Davids’li Ajax yok. Klasik Futbol’a özlemim bundandır.

8- Peki Türk futboluna baktığın zaman, geçmiş yıllara oranla nelerin değiştiğini görüyorsun?
Ben Rıdvanlı-Tanju’lu yıllara yetişebildim. O zamandan bu yana değişenleri gözlemleyebildim sadece. Eskiden şöyle bir anlayış vardı: Her takımın yıldızları sahada ilk 11’de oynamalıydı. Ligde 6 tane başarılı forvet mi var, 4’ünü orta sahaya çeker oynardınız. Bugün bunlar yapılmıyor çok şükür. Bugün biraz daha profesyoneliz ama yeterli değil. Özellikle altyapı konusunda çok daha fazla profesyonelleşmeliyiz. Altyapı geniş bir konu tabi. Oyuncuların pozisyon bilgisi çok zayıf Türkiye’de. Bu altyapıyla halledilir meselâ. Kısacası iyiye gidiş var ama hâlâ anlayış olarak Avrupa’nın çok gerisindeyiz, hızlanmalıyız.

9- Sence Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük oyuncusu kimdir?
Canlı izleyemediğim zamanlardan Lefter en büyük oyuncumuz. 3–5 dakikalık videolardan izledik gerçi ama anlatılanlarda büyüklüğünü kanıtlıyor. “Bel kıran” çalımlar atan, süratli ve mermi gibi şutlar çıkaran bir oyuncu. Metin Oktay da gelmiş geçmiş en büyük golcüdür. Onu da ayıramam Lefter’den. İzlediğim zamanlarda ise Rıdvan çok iyiydi ama çok sakatlandığı için izlediğim en iyi yararlı Türk oyuncu diyemeyeceğim. İzlediğim en iyi Türk oyuncu Sergen’di sanırım.

10- Türkiye'de Galatasaray, Frank Rijkaard ile birlikte Total Futbol oynamaya çalışıyor. Tabii bu oyunu hemen oynayabilmek çok zor, belli bir zaman gerekiyor. Sence ülkemizde Rijkaard'a bu zaman tanınır mı?
Ülkemizde bu zamanın tanınması zor. Bu sene Galatasaray şampiyon olamazsa çatlak sesler başlar zaten. Şu anda bile eleştiren sayısı çok. Total Futbol uygulaması çok zor, ama uygulandığında da yenilmez bir sistem. Onun için sisteme göre oyuncu seçmek gerekiyor. Bizim ülkede ise oyuncuya göre sistem seçme benimsenmiştir. Meselâ Leo Franco, Hakan Balta, Uğur Uçar, Servet, Mehmet Topal iyi sayılabilecek oyuncular (hatta Topal’ı bayağı beğeniyorum) ama Total Futbol oynamaları çok zor imkânsız. Hem daha çift yönlü olmaları hem de daha tempolu olmalı gerek. Galatasaray tam anlamıyla Total Futbol oynamıyor ve mevcut yapıyla oynayamaz da. Rijkaard’ın da ille Total Futbol diye yanıp tutuştuğunu zannetmiyorum. Total Futbol’un oldukça serbest bir varyasyonunu deniyor. Ofansif oynatıyor sadece. Ama bu da ziyadesiyle alkışlanacak ve desteklenmesi gereken bir şey. İleride Total Futbol kurmaya yönelik transferler yapabilir yine de. Zaman tanınması lâzım, ama başarısızlık halinde zaman tanınacağını sanmam. İnşallah yanılırım. Herkes kârlı çıkar bu işten.

11- Cruijff'a olan hayranlığını bizlere anlatır mısın?
Cruijff gerçekten de hayran olunmayacak bir adam değil. Futbolculuk hayatında sürekli başarılı olmuş bir insan. Son derece süratli, dengesi çok sağlam, şutu-pası düzgün, eğitimli bir insan. 1974 Dünya Kupası’nda oynadığı oyunu oynayan başka bir adam da görmedim ben. Ajax, Barcelona ve Feyenoord ile kupaları toplamış bir adam. Total Futbol anlayışının üstüne kurulduğu adam. Aynı oranda teknik direktörlüğü de çok başarılı. Bu açıdan tek diyebilirim. Ama benim bunların dışında futbol mantalitesi ilgimi çekiyor. Futbolun hızlı oynanması gerektiğine inanan, başarı mı keyif veren futbol mu ikileminde, ikinci şıkkı tercih eden ve bunun zaten başarıyı getireceğini bilen bir düşünce işleyişine sahip. Entelektüelliğe önem veriyor. Benim doğrularımla onun doğruları genelde örtüştüğü için hayranım belki de.

12- Sana göre 1974 Hollanda’sı mı, yoksa 1982 Brezilya’sı mı daha iyiydi?
Brezilya 82’ye haksızlık etmek istemiyorum ama oyum Hollanda’dan yana tahmin edeceğiniz üzere. İki takımda yeni akımlar yaratarak önderlik etmişler futbola. Biri Total Futbol’u yaymış, diğeri Joga Bonita’yı insanların gözüne sokmuş. İkisi de önemli. Yalnız 1974 Hollanda’sı çok tempoluydu, her oyuncu görevini eksiksiz yerine getiriyordu ve Cruijff gibi bir dâhiye sahiptiler. Brezilya’da ise biraz daha az tempo ve biraz daha bireysel yeteneklere dayalı bir oyun var. İki takım da futbol tarihine son derece olumlu etki yapmıştır ve iki takım da Dünya Kupası almalıydı. İkisi de alamadı ama benim ilk üçümdeler. Birinci sırada Hollanda 1974 var tabi.

13- Ömrün boyunca unutamayacağın bir maç var mı?
ESPN Classics’de 1974 Dünya Kupası Finali’ni 90 dakika izlemiştim. Müthiş bir maçtı gerçekten. Hollanda’nın yaptığı o enfes paslaşmalar ve Batı Almanya’ya top yüzü göstermemesi unutulmaz. Cruijjf, Müller, Beckenbauer gibi adamları aynı karede görmek çok güzel. Daha sonra 6-0’lık Fenerbahçe – Galatasaray maçı var. Kupadaki 4-4’lük maç var. Hatta 1994 Brezilya-İtalya finali var. Baggio’nun penaltıyı kaçırmasına çok üzülmüştüm.

14- 2010 Dünya kupasında maalesef bizim milli takımımız olmayacak. Sen hangi takımı destekleyeceksin ve destekleyeceğin takımın şansını nasıl görüyorsun?
Evet, maalesef teknik hatalar yüzünden yokuz. Fatih hoca misyonunu çoktan bitirmişti ve Avrupa Kupası’ndaki ilahi son vuruşlar bunu görmemizi engelledi gerçekten. Sistem kurmak lâzım gerçekten. Bu kupada ilk olarak tabiî ki Hollanda’yı destekleyeceğim. Geçen Avrupa Kupası’nda Rusya ile eşleşmeseler kupayı dahi alabilirlerdi. Çok iyi oynamıştılar. Ama çok sevdiğim bir takım daha var orada. O da Hollanda futboluna yakın bir futbol oynadığını düşündüğüm Danimarka. Bu iki takımı özellikle destekliyorum. Hollanda’nın şansı var ama onlar da Türkiye gibi kuyruğuna kadar gidip orada işi batırıyorlar her zaman. Danimarka ise sadece renk katacaktır. Yarı finali sürpriz olmaz yine de. Favorim İspanya ve Almanya.

15- Kaan Kavuşan son olarak sana Futbol-Kolik hakkında ki düşüncelerini sormak istiyorum?
Futbol-Kolik’i takip ediyorum. Google reader’ıma eklemiş vaziyetiyim zaten. Özellikle ikinci lig ile ilgili yazılarını takip ediyorum. Her yerde bulunamayacak şeyler okumak hoşuma gidiyor. Meselâ “Ajax’ın Çanakkale Dardanel ile işbirliği yapmak istemesi” konulu bir yazı vardı. Hoşuma gitmişti öyle bir konuyu görmek. Bu anlamda başarılı bir blog Futbol-Kolik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.